18 Haziran 2011 Cumartesi

HAARP Teknolojisi nedir ve ne işe yarar ?

Pentagon yıllardır çok güçlü bir silah geliştirmek amacıyla üzerinde çalıştığı bu projeyi, bir yandan da barışçı “deprem indirgeme” sistemine uygulamak suretiyle tepkileri azaltmayı ve fonlama devamlılığını sağlamayı amaçlıyordu. Bu nedenle proje önce Avustralya’nın çıplak ve seyrek nüfuslu bölgelerinde denendi ve geliştirildi. Daha sonra bunun deprem bölgelerinde denenmesine geldi sıra. Değişik zamanlarda Kafkaslar’da, Okyanus tabanında ve Güney Amerika’da Ant’larda tektonik uyarılar verilmek suretiyle endüktif deprem “yaratma” konusunda büyük adımlar atıldı. İşte bu araştırmalar da Amerika’da HAARP tarafından yürütülüyordu. İddialar bununla da kalmıyordu kuşkusuz.

Biz de bu konunun ana kumanda merkezi HAARP ile ilgili kapsamlı bir araştırma yaptık. Ulaştığımız sonuçlar ise bir hayli ilginç.

Fırınlanmış Alaska

Pentagon, Alaska’da, Anchorage’in 200 mil doğusundaki Arktik kompleksinde, bir gigawatt’tan fazla enerjiyi atmosferin üst katmanlarına yaymak için dizayn edilmiş güçlü bir verici inşa etti. HAARP Projesi (Yüksek Frekanslı Aktif Auroral Araştırma Programı) olarak bilinen bu araştırma dünyanın en büyük “iyonosfer ısıtıcısını” içeriyordu. Bu prototip aygıt, dünyanın yüzlerce mil yukarısındaki gökyüzüne yüksek frekanslı radyo dalgaları göndermek için dizayn edilmişti.

Peki ama neden iyonosferin elektrik yüklü partikülleri böyle bir ışınıma tabii tutuluyordu?

Amerikan Donanması ve Hava Kuvvetlerine göre, bu projenin sponsorları “Alaska iyonosferinin kompleks doğa çeşitlenmesini incelemek için” bu çalışmaya katıldılar. Pentagon ayrıca bu teknolojiyle yeni haberleşme biçimleri geliştirme, orduya ait nükleer denizaltılara sinyal gönderme ve yerin derinliklerini araştırabilen teknolojileri gizlice inceleme imkanına sahip olacaktı.

Bir yıldan uzun bir süre önce HAARP üzerine 60 büyük teori yayınlandı. O zamandan beri tahkikat yapanlar bu eşsiz projeyi UFO olaylarından Birleşik Amerika’daki dev güç merkezlerine ve en son olarak yakın zamandaki TWA 800 uçağının düşüşüne kadar herşeyle suçladılar. (Pentagon, HAARP düzeninin geçen yılın sonlarından beri faaliyette olmadığını iddia etti). Bazıları bunu “Pentagon’un kıyamet günü ölüm ışını” olarak çevirdiler. Bu teorilerin birçoğu dikkat çekici ve mantıklıydı. Bu eleştirilerin arasında Star Wars füze savunma planlarından, hava şartları değiştirme komplolarına, sun’i deprem yaratma ve hatta belki de insan zihnini kontrol eden deneylere kadar birçok uygulama bulunuyordu.

HAARP kompleksi 23 ar’lık arazi üzerine Gakona kasabası yakınlarında izole edilmiş bir bölge üzerine kurulmuştu. 1997 yılında projenin son safhası tamamlandığında, ordu, 3 gigawatt güçten fazla (3 milyar watt), 2,5—10 megahertz frekans aralığında ışınlama yapabilen “yüksek frekans bazlı bir radyo vericisi” kurmuş ve 72 fit yüksekliğinde 180 kule inşa etmişti.

Donanma ve Hava Kuvvetlerine göre HAARP, birkaç mil çapındaki yerlere, ‘az miktarda bilinen enerjiyi iyonosfer katmanının tespit edilen bir yerine göndermek için kullanacaktı’. Tahmin edildiği gibi, Donanma ve Hava Kuvvetleri’nin Halkla İlişkiler Departmanı (projenin oluşturduğu olumsuz haberleri ortadan kaldırmak için oluşturulan yeni güç) projenin hem çevresel etkilerini hem de bu teknolojinin kötü yönde kullanımıyla ilgili soru işaretlerini ortadan kaldırmaya yönelik faaliyetleri yürütecekti.

Bununla birlikte HAARP projesini yöneten savunma şirketleri tarafından aslında Pentagon’un daha güçlü dizaynlara sahip olması gerektiği öneriliyordu. Bu patentlerden biri 1980’lerde donanma tarafından birkaç yıl boyunca tasnif edilmişti. HAARP muhalifleri tarafından “dumanlı ışın tabancası” olarak düşünülen ABD 4,686,605 no.lu patent dosyadaki anahtar bir belgeydi. ARCO Power Technologies Inc.’nin (APTI) sahip olduğu kardeş şirket ARCO, HAARP’ı inşa etmek için taşeron şirket görevini üstlendi. Bu patent, Teksas’lı fizikçi Prof. Bernard J. Eastlund tarafından icat edilen HAARP ısıtıcısına çok benzer bir iyonosferik ısıtıcıyı içeriyordu. Sonradan HAARP muhalifleri tarafından internette yayınlanan patentte Eastlund, bunu hem saldırı hem de savunma için iyi bir silah olarak tanıtıyordu.

Patente göre Eastlund’un bu icadı iyonosferdeki yüklü partikülleri ısıtarak, uyduların mikrodalga vericilerini bozacak ve “dünyanın büyük bir bölümünün üzerinde haberleşme iletişiminin bozulmasına neden olacaktı. Ancak Eastlund’un dünyanın atmosferindeki bir bölgenin değişimini sağlayacak metod ve aygıtı aynı zamanda; en sofistike uçakların ve füzelerin sahip olduğu yön sistemlerinde karışıklığa sebep oluyor, sadece üçüncü parti haberleşme sistemlerini karıştırmakla kalmıyor bununla birlikte haberleşme ağını aynı zamanda taşıyacak bir veya daha fazla benzeri ışının avantajını sağlıyordu. Diğer anlamda, diğerlerinin haberleşme ağını sekteye uğratmak için kullanılan bu sistem aynı zamanda bu icadı bilen biri tarafından haberleşme ağı olarak da kullanılabilirdi.”

Örneğin: “akılcı amaçlar için diğerlerinin haberleşme sinyallerini yakalar”, “atmosferin geniş bölgelerini beklenmedik yüksek irtifalara kaldırarak “füze veya uçakların yön sistemlerini sekteye uğratır” böylece beklenmedik veya planlanmayan düşman kuvvetlerine ait füzeler bu şekilde yok edilebilir veya yönleri değiştirilebilirdi.

APTI/Eastland patenti, Reagan yönetiminin son günlerinde, yüksek teknolojiyle donatılmış füze savunma sistemlerinin planlarının hâlâ yoğun bir şekilde tartışıldığı bir dönemde dosyalanmıştı. Fakat Eastlund’un mavi gökyüzü vizyonu klasik Star Wars reçetelerinden daha ileri giderek patentli iyonosferik ısıtıcı için daha alışılmadık kullanım yöntemleri önerdi.

Patent “odaklama aygıtı olarak görev yapacak bir veya birden çok partikül öbeği oluşturup atmosferin üst tabakalarındaki rüzgar düzeniyle oynayarak hava değişikliği yapmanın mümkün olduğunu” belirtiyordu.

Sonuç olarak, suni olarak ısıtılmış olan “geniş miktardaki güneş ışığını rahatlıkla dünyanın seçilmiş bölümlerine” odaklamak mümkün olabilecekti.

Kuşkusuz HAARP yetkilileri Eastlund’un patentleri veya planlarıyla ilgili olan herhangi bir bağlantıyı yalanladılar. Fakat bazı anahtar detaylar bunun aksini gösteriyordu. Eastlund’un patentinin sahibi, APTI, HAARP projesini yönetmeye devam ediyordu. 1994 yazında, ARCO, APTI’yi savunma şirketi olarak bilinen E—Systems’e sattı. E—Systems’in sahibi şu anda, dünyanın en büyük savunma şirketlerinden ve SCUD—busting Patriot füzelerinin yapımcısı Raytheon’dır. İşte tüm bu gelişmeler HAARP tesislerinde basit bir atmosfer biliminden daha fazlasının olduğunu gösteriyordu.

Bunların da ötesinde, APTI/Eastlund'un patenti Alaska’yı yüksek—frekanslı iyonosferik ısıtıcı için ideal bölge olarak gösteriyordu çünkü ‘bu icat için istenilen yüksekliğe uzanan manyetik alan çizgileri dünyayı Alaska'da kesiyordu.’ APTI ayrıca Alaska’yı projeyi güçlendirmek için bol bol yetecek kadar enerji kaynağına yakın olduğu için ideal bir yer olarak görüyordu.

Kuzey Kutup Bölgesindeki doğalgaz rezervlerinin geniş bölümü ARCO tarafından satın alınmıştı.

Eastlund ayrıca resmi ordu hattını da yalanlıyordu. Ulusal Halk Radyosuna gizli ordunun 1980’lerin sonunda ortaya atılan bu çalışmasını geliştirmeyi planladığını söyledi. Ve Microwave News’un Mayıs/Haziran 1994 sayısında Eastlund (kendi patentlerinin gerçekleşmesi için) “HAARP projesinin açıkça ilk adım olarak göründüğünü” söylüyordu.

Eastlund’un patenti gerçekten de “örnek olarak gösterilen referanslar”da konu ile ilgili yapılan komploların tam ortasına düştü. Eastlund tarafından belgelenen iki kaynak, komplo tarihi günlüklerinin devi Nikola Tesla’nın kısa biyografisini anlatan, 1915 ve 1940 yıllarında New York Times’ta yayınlanan makalelerdi. Zeki bir mucit ve Edison’un çağdaşı olan Tesla, hayatı boyunca yüzlerce patent geliştirmişti. Elbette temel bilim hiçbir zaman Tesla’nın makalelerini kabul etmedi ve onun daha sonraki bildirileri (dünyayı iki ayrı parçaya ayıracak bir teknoloji geliştireceğine yemin etti) onu tarihi bir noktada yer almaya itti. Radyo programlarında veya internet tartışmalarında, hükümetin depremlere neden olmak veya hava şartlarını değiştirmek gibi sözde deneyler yaptığı ve bunları yaparken de, gizli tutulan “Tesla Teknolojisini” referans alıp, uygulamış olma ihtimali tartışılıyordu.

Eastlund’un iyonosferik ısıtıcısı için Tesla kuşkusuz büyük bir ilham kaynağıydı. 22 Eylül 1940 tarihli ilk New York Times makalesi, o zamanlar 84 yaşında olan Tesla’nın, Amerikan hükümetine, uçak motorlarının 250 mil uzaklıkta eritilebileceğini ve böylece ülkenin çevresine görünmez Çin Seddi benzeri bir duvar örülebileceğini belirttiğini yazıyordu. Bu şekilde Tesla “telegüc”ünün sırrını açıklayacaktı. Tesla’dan alıntı yapan Times hikayeye şöyle devam ediyordu:

‘Mr. Tesla bu yeni tip gücün yüz milyon cm² çapında bir ışın üzerinde işleyebilecek, 2 milyon dolardan fazla maliyeti olmayacak özel bir komplekste oluşturulabileceğini ve bunu inşa etmenin de ancak 3 ay gibi bir vakit alacağını söyledi.’

8 Aralık 1915 yılında yayınlanan ikinci New York Times hikayesi Tesla’nın en meşhur patentlerinden birini açıklıyordu ki; bu elektrik enerjisini herhangi bir uzaklığa yansıtıp, onu hem savaşta hem barışta sayısız amaçlar için kullanabilecek bir vericiydi.

Tesla’nın fikirleriyle Eastlund’un icadı arasındaki benzerlik dikkat çekiciydi. Ayrıca Tesla ve HAARP Teknolojisi’nin birbirine bu kadar benzemesi de oldukça şaşırtıcıydı. Görünüşe bakılırsa APTI ve Pentagon, Eastlund’un ve buna paralel olarak da Tesla’nın fikirlerini oldukça ciddiye alıyorlardı.

Nitekim Eastlund da buna katılıyor gibi görünüyordu. Bir gazeteciye şöyle söylüyordu: ‘HAARP benimkisi gibi bir planı uygulamak için mükemmel bir ilk adım. Hükümet bunun böyle olmadığını söyleyecektir. Fakat eğer bir şey ördek gibi vakvaklıyorsa ve ördeğe benziyorsa, onun bir ördek olduğu büyük bir olasılıktır’

1976 Çin depremi

Gelin şimdi de jeofiziksel manipülasyonlar sahasında nelerin yapıldığına ve halen de yapılmakta olduğuna bir göz atalım.

Çoğu insan elbette insanların bu tür şeyler yapabildiklerine ya da yapmak isteyeceklerine hiç inanmayabilir. Dolayısıyla bir deprem olduğunda çok az kişinin aklına şöyle bir soru gelir. “Bu doğal bir deprem miydi yoksa yapay mıydı?” Açıkça söylemek gerekirse Gölcük depreminden sonra ben bu soruyu soranlardandım. Türk basınının en saygın isimleri farklı üsluplarla bu soruyu sormaktan kendilerini alamadılar. Taha Kıvanç, Can Ataklı ve Sedat Sertoğlu şüphelerini köşelerine aktaran önemli isimlerdi.

Aslında içinde bulunduğumuz zamanda, yer değişiklikleri açısından her geçen gün aktivite seviyesinde yaşanan artıştan, hangisinin gerçek hangisinin suni olduğunu bilmek de giderek zorlaşıyor.

Nicola Tesla’nın ‘1935’deki Kontrollü Deprem’i, Tesla’ya göre “telejeodinamikçilerin bir eseriydi”. Tesla “Yerin içinden hemen hemen hiç enerji kaybetmeden geçebilen ritmik titreşimlere neden olabilir ve bu mekanik etkileri karada uzun mesafelere taşıyarak, çeşitli eşsiz etkiler üretebilirdi” diyordu. Senator Claiborne Pell tarafından yönetilen senato alt komite oturumunda şöyle söyleniyordu: “Şu anda bir anlaşmaya ihtiyacımız var... Dünyanın askeri liderleri fırtınaları yönetip, iklimleri değiştirmeden ve düşmanlarına karşı depremler oluşturmadan önce...” Senator Pell, böyle bir teknolojinin varlığı konusunda bilgi sahibi olmadığı için 1975 yılında düşmanlar için deprem oluşturma kelimelerini telaffuz etmemişti.

Ayrıca, 10 Aralık 1976 yılında Birleşmiş Milletler Genel Toplantısında “Askeri veya Diğer Çevresel Değişim Tekniklerinin Düşmana Yönelik Kullanımının Yasaklanması Anlaşması”nı onayladığı rapor edilmişti. Eğer deprem oluşturma kabiliyeti dahil olmak üzere çevresel değişiklik yapabilecek teknoloji olmasaydı, böyle bir rapor yayınlanmak acaba mümkün olabilir miydi?

Gölcük depremi gibi

5 Haziran 1977 tarihli New York Times’da, 28 Temmuz 1976 yılında Çin, Tangshan’da yaşanan ve 650.000’in üzerinde kişinin ölümüyle sonuçlanan depremle ilgili bir yazı yeraldı.

3.42’deki ilk sarsıntıdan hemen önce, gökyüzü, gündüz gibi aydınlanmıştı. Tıpkı Gölcük’te olduğu gibi. Temelde beyaz ve kırmızı olan çok renkli ışıkları 200 mil uzaklıktan görmek mümkündü. Birçok ağacın yaprakları yandı ve gelişmekte olan sebzeler sanki bir ateş topu tarafından adeta kavrulmuştu.

Bazı araştırmacılar bu elektriksel etkilerin elektromanyetik plazma ve top şeklindeki aydınlatmayla bağlantılı olduğuna ve garip parıltıların da Tesla tipi teknoloji ve/veya HAARP benzeri vericilerden kaynaklandığına inanıyordu. Bu renkli ışığın parıltısı Tesla’nın 1935 yılında belirttiği “her çeşit emsalsiz etki”den biri miydi? Yoksa bu deprem, hiçbir şüphe duymayacak Çin halkı üzerinde uygulanan bir sistem testi miydi? Cevap kesinlikle doğal bir deprem gibi görünmediği şeklindeydi.

Ocak 1978’de Dr. Andrija Puharich’ın, “Global Manyetik Savaş” ve Layman’in 1976 ve 1977 yılında “Dünya Gezegenine Yönelik Alışılmadık Yapay Etkiler” başlıklı detaylı bir araştırma raporu yayınladı. Dr. Puharich raporunda şunları söylüyordu: “1976 yılındaki büyük depremlerin yanında bir tanesi vardır ki özel bir dikkat gösterilmelidir. 28 Temmuz 1976 Tangshan, Çin depremi”.

Specula dergisinin Ocak 1978 baskısı, “Tesla Etkisi” adı verilen, bir çok bilim adamını inanılmaz bir şekilde etkileyen makale yayınladı. Makaleye göre, belirli frekansların elektromanyetik sinyalleri dünyanın kendisinde sürekli dalgalar oluşturmak için dünyadan gönderilebilirdi. Bu “sürekli dalgada şu an dünyanın yüzeyinden beslendiğinden çok daha fazla enerji bulunmaktadır.”

Çatışma ölçeği teknikleriyle, dev sürekli dalgalar, çok büyük enerjiye sahip hedefli ışınlar üretmek için birleştirilebilir ve bu da uzak mesafede hedeflenen bir yerde depreme sebebiyet vermek için kullanılabilirdi.

Yukarıdaki paragrafı birkaç kez okumak faydalı olacaktır. Bu Tesla ile büyük ölçüde ilgili olan şeylerden biridir çünkü bir kez kontrol dışına çıktıktan sonra kolaylıkla dünyanın parçalar halinde titreşmesine sebep olması mümkündür. Bu teknik 1976’daki Tangshan, Çin depreminde kullanılmış mıydı?

Dr. Peter Beter, Rusların 1977 yılında Filipinlerin çevresindeki denizlerin derinliklerindeki çukurlara fizyon—füzyon—fizyon süper bombaları yerleştirdiğini belirtmişti. Dr Beter, Filipinler’in dev Pasifik Tektonik Tabakası’nda “anahtarkara” pozisyonunda olduğuna inanıyordu. İddiaya göre Rusya zaten daha önceden Pasifik Okyanusunun diğer bölgelerine depreme yolaçabilecek güçlü denizaltı silahları yerleştirmişti.

Dr. Beter kasıtlı olarak yapılan şeyin, gerilimin yüksek seviyelere ulaşabileceği Filipinler hariç, Pasifik tabakasındaki gerilimi azaltmak için olduğuna inanıyordu. Sonra, belirli bir noktada, Filipinlerin etrafındaki bombalar patlatılacaktı. Bunun inanılmaz depremlere ve gelgit dalgalarına yolaçması ve Amerika’nın Batı Kıyı’sında bir felaket yaratması bekleniyordu. Filipinlerde alevlenen volkanlar bu bölgenin gerilimli olduğunun bir işaretiydi. Okuyucular depremlerin ve volkanların birbirleriyle bağlantılı olduklarını unutmamalıdırlar. Bazen biri diğerini harekete geçirirken, bazı durumlarda bunun aksi gerçekleşir. Depremler, lavların yukarı çıkmasına imkan verecek şekilde dünyanın derinliklerinde delikler açabilir. Diğer durumda ise volkanik hareketlenmeyi başlatan gerilim, depremlere neden olur.

Washington Post’un 30 Ocak 1981 baskısında, 1979 yılında dünyada 56 önemli deprem olduğu ve 1980 yılında yıllık rak****71’e yükseldiği yazılmıştı. Tesadüfi bir şekilde, 1980 yılında hem Rusya hem de Birleşik Amerika’daki ELF vericilerinde bir artış olmuştu.

Albay Thomas

Bearden itiraf ediyor

1981 yılında nükleer mühendis ve Amerika’daki önde gelen Tesla araştırmacısı Albay Thomas Bearden, Amerikan Psikotronik Derneği’nde bir konferans verdi. Konuşmasının bir bölümünde aynı zamanda 1978 Specula dergisinde de tartışılan Tesla vericileri tarafından üretilen kalıcı dalgalardan bahsetti. Albay Aslında HAARP’ın nasıl çalıştığını anlatıyordu:

“Yaptığınız şey frekansı değiştirmektir. Eğer frekansı bir yönde değiştirirseniz, enerjiyi dünyanın diğer bölümünde hedeflediğiniz yerin ilerisindeki atmosfere boşaltırsınız. Havayı iyonize etmeye başladıkça, hava akış seyirini, jet gidişlerini vb. şeyleri değiştirebilirsiniz. Bu mükemmel bir hava makinasıdır. Eğer ani bir şekilde boşaltırsanız, bunun gibi küçük iyonizasyon elde etmezsiniz. Bu kez kıvılcımlar ve ateş topları (plasma) dünyanın yüzeyine boşalacaktır. Bu aletle ileri geri oynayarak, dünya çapında dev hava değişikliklerine yolaçabilirsiniz.”

Mr. Bearden bunu neredeyse eğlenceli bir hava oyuncağı gibi tanıtıyordu. Fakat bu aynı zamanda 28 Temmuz 1976 Tangshan, Çin’i de hatırlatıyordu. Kuşkusuz 17 Ağustos Gölcük depremini de...

1 Ekim 1998, Perşembe tarihli Hürriyet Gazetesi’nin ‘Kıyamete Kadar Yetecek Enerji’ başlıklı haberi konunun bir başka yönüne işaret ediyor olabilir miydi?:

“27 Ağustos gecesi dünya enerji bombardımanına uğradı. Eğer bu radyasyon depolanabilseydi, dünya kendisine milyarlarca yıl yetecek enerjiye sahip olacaktı.

Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi’nin düzenlediği basın toplantısında konuşan bilimadamlarına göre Büyük Okyanus’ta bulunan Havaii Adası’nın üzerindeki iyonosfer tabakası gamma ve X ışınlarının bombardımanı altında kaldı. 5 dakika süren kozmik yağmur sırasında dış atmosfer tabakasında gece kısa bir süre için gündüze dönüştü.

Dünyanın 60 ile 80 km üzerinde bulunan iyonosfer tabakası bu enerjiyi yuttuğu için bu kozmik bombardımanın dünyaya herhangi bir zararı dokunmadı. Sadece elektronik donanımlarının zarar görmemesi için uydulardan ikisini geçici olarak durdurmak gerekti. California Üniversitesi’nden Kevin Hurley, iyonosfere boşalan gücün gelecek 300 yıl içinde güneşin dünyaya sağlayacağı enerjiye eşdeğer olduğunu söyledi.

Hurley, ‘Bu enerjiyi depolayabilseydik, kainatın sonuna ve daha sonrasına kadar her kenti, her köyü, her ampulü aydınlatacak enerjiye kavuşurduk’ dedi.”

Soru şu: Acaba depremlerle birlikte açığa çıkan ve ateş topu olarak ifade edilen dev enerji yoğunluğu da HAARP tarafından depolanıyor olabilir mi? Acaba kimler için?

Bu arada Rus bilimadamları ABD’yi yaptığı araştırmalar konusunda uyarmayı da ihmal etmiyordu. 28 Ocak 2000 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde Nerdun Hacıoğlu imzasıyla yeralan haberde şöyle deniyordu:

“Amerikan fizik laboratuarlarında deney aşamasına gelen ‘evrenin yaratılış modeli’ deneyi Rus bilim adamlarını ‘kıyameti kopartacaklar’ endişesine sevk etti.

Rus bilim adamları, deneylerin bir ‘karadelik’ oluşturabileceğini belirterek, ‘Evrenin yaratılışını laboratuarda görelim derken, dünyayı yok etmeye kadar giden zincirleme reaksiyon başlatılabilir’ uyarısında bulundular.

Rus fizikçiler, ‘Tarihte hep böyle olmadı mı? Atom bombası icadı da fizikçilerin masum bir fikrinden doğmadı mı?’ diyerek bu fikrin sonuçlarının da masum olmayacağını vurguladılar. Rus fizikçiler, kıyamet teorilerini şöyle açıkladılar:

“ABD laboratuarlarında, daha doğrusu yer altında bulunan 5 kilometrelik ‘parçacık hızlandırıcısında’ altın iyonlarından iki güçlü akım oluşturulmak isteniyor. Bu iyon akımları tıpkı bir rayda giden iki tren gibi yol ortasında çarpıştırılmak isteniyor. Teoriye göre, çarpma noktasında 15 milyar yıl önce evrenin yaratıldığı andaki ortamı sağlamak ve evrenin ‘büyük patlama’ sonucu doğduğu kanıtlanmak isteniyor.

“Ancak fizikten anlamayan biri bile tehlikenin farkına varabilir. Çarpışma noktasındaki ısı milyarlık derecelere vararak yalnız Güneş’te değil, hiçbir yıldızda bulunmayan bir ısı ortaya çıkaracak. Vakum ortamında çıkan ısı Güneş’ten 10 bin kat daha yüksek olacak. Bu da Brookhaven merkezli bir karadelik yaratabilir. Bir anda ne olduğunu anlamadan yok oluruz.”

Nikola Tesla “Elektrotanrı”

İnsanlık tarihinde sayısız dahi yaşamıştır. Bazıları İnsanlığı bütünüyle etkileyen buluşlar yapmışlar, bazıları ise düşünceleriyle toplumları dönüştürmüşlerdir. Günümüzde bilimsil otoritelerin büyük çoğunluğunun yaşamış olan en büyük mucid olarak tanımladıkları Nikola Tesla´da bunlardan birisiydi. İddialara göre ampülü bulan Edison, radyonun mucidi Markoni, onun buluşlarını çalmaktan öteye geçmemişlerdi. Dünyada tanıkların önünde, 40 km. uzaklıktan elektriği kablo kullanmadan iletmeyi başarmıştı, Tesla 10.000 uçağı bir anda yok edebilecek “Ölüm Işını´ndan söz ediyor, Marslılar´la ilişki kurduğunu iddia ediyordu. Bu garip ve yeterince bilinmeyen adamın, günümüzün teknolojisinin temelini oluşturduğu neredeyse tamamen kabul edilmektedir. Gerçekten de onun buluşlarının listesine baktığımızda, şaşmaktan öte birşey yapamayız. Ve bizler belki de dünya tarihinin en önemli ve büyük bilim adamının sonunu anımsadığımızda ancak utanabiliyoruz.

Nikola Tesla, 9/10 Temmuz 1856 gecesinde Smiljan, Croatia´da doğdu, 7 Ocak 1943´de New York´da öldü. Sırb kökenli Amerikan vatandaşıydı,mucid ve araştırmacıydı ama bilim dünyasında manyetik alan dönüşümleri ve alternatif akım konularında tanındı. 1884 yılında ABD´ye göç ettiğinde ilk yaptığı iş, geliştirdiği alternatif akım dinamosunu, dönüştürücüsünü ve motorunu içeren sistemin patent haklarını George Westinghouse´a satmak oldu. 1891´de Tesla Bobini´ni keşfetti, bu bobin radyo teknolojisinin temeli olacaktı. Göç ettiği günden itibaren Amerika´da olay adam olan Tesla aslında kimdi ve dehasının kökeni neydi? Babası bir ortodoks rahip, annesi ise okumamış ama üstün zekalı bir kadındı, şiirler yazıyor veya okuyordu. Annesinin katkısı Tesla´nın ifadesiyle olgunluk çağlarında duyarlılığının ve öz disiplininin temeli olmuştur. Mühendislik eğitimini Graz Teknik Üniversitesi ve Prag Üniversitesi´nde aldı. Graz4da Gramme dinamosunu ilk kez gördü, çalıştırdıktan kısa bir zaman sonra dinamoyu tersine çalıştırarak bir elektrik motoru haline getirdi, bu şekilde alternatif akım elde edeceğini düşünüyordu. Daha sonra Budapeşte´de manyetik alanları dönüştürebilmek için ilk çalışmalara başladı, bunun için bir endüksiyon motoru planladı, bu çalışma gelecekte elde edilecek olan alternatif akımın ilk adımıydı.

Elektrik kablosuz giderken, Tesla´nın vücudundan geçiyor;

1882´de Edison Kıtalararası Şirketi´nde çalışmak için Paris´e gitti, 1883´de Strassburg´da ilk endüksiyon motorunu üretti. Bütün bunlara rağmen beş parasızdı, New York´a indiğinde cebinde 4 cent vardı ve küçük çantasında yazdığı şiirlerle, uçan bir makinenin planları bulunuyordu. İlk olarak Paris´den tanıdığı Edison´un yanında işe başladı ama bu beraberlik çok kısa sürdü, iki mucidin metodları ve düşünceleri öylesine farklıydı ki, kaçınılmaz ayrılık hemen gerçekleşti. Mayıs 1885´de George Westinghouse´ın elektrik şirketine çok fazlı alternatif akım dinamosunu, transformatörünü ve motorunu sattığında fazla olmasa da biraz para kazanmıştı. Geliştirdiği sistem, Edison´la Tesla arasındaki savaşı büyütüyordu, aslında dev bir enerjinin kavgası sürüyordu; Edison´un doğru akımına karşı Tesla´nın alternatif akımı; Tesla bu dönemde kendi laboratuarını kurdu, artık daha özgürdü, o sıralarda gölge-ışınlar üzerinde çalışıyordu ve bu çalışmalar 1895´de Wilhelm Röntgen´in, “X Işınları”nı bulmasında temel veri tabanını oluşturacaktı. Tesla´nın ara vermeksizin sürdürdüğü deneylerin arasında, karbon lambası, elektrik rezonanslarının kullanımı ve çeşitli aydınlatma çalışmaları vardı. Laboratuarının ikinci yılında, inanılmaz bir işi becerdi; kendi yaptığı ampülleri kablosuz olarak yaktı yani elektriği kablo kullanmadan iletebiliyordu (Bunu hala yapamıyoruz.) ama daha da ötede yaptığı gösteride alternatif akımın Tesla´nın bedenin üzerinden geçtiği görüldü; görkemli, inanılmaz ama korkunç bir show´du bu; Tesla´nın bedenin şerareler yayılıyor, çevresinde küçük şimşekler çakıyordu.

Kablosuz yanan 200 ampül

1891 “Tesla Bobini”nin yaratıldığı yıldır. Bobin günümüzde radyo-tv teknolojisinde ve diğer elektronik araçlarda kullanılıyor. Tesla aynı yıl içinde ABD vatandaşlığına kabul edildi. Westinghouse 1893´de, Chicago´da Tesla´nın sistemini kullanarak “World´s Columbian Exposition” adlı bir tür fuarı aydınlattı. Gittikçe artan ünü ve başarıları sonucunda, Tesla bir anlaşma imzalayarak Niagara Şelaleleri´de ilk güç santralını inşa etti, Tesla´nın adı bu santrala verildi ve aynı sistem, 1896´da Buffalo´da kuruldu. 1898´de Tesla uzaktan kumandalı bir teleotomatik tekne icat ettiğini açıklayınca, kuşkucuların ve düşmanlarının sesleri yükselmeye başladı, New York´da gösteriler yapıldı, bu arada Tesla Madison Square Garden´da bir açıklamada bulundu. Sonraki yılda onu 1900´e kadar Colorado Springs´de görüyoruz ve aynı yıl içinde belki de en önemli buluşunu açıkladı; “Dünyasal Sabit Dalgalar”ı yani dünyanın kendi elektriğini kullanıyordu. Doğal frekanslarındaki elektriksel titreşimleri ayarlayabiliyor ve cevap alabiliyordu. Yine akıl durdurucu bir deney yaparak 40 km. uzaklıktan kablo kullanmadan 200 ampülü yakmayı başardı. Bu olay dünyadaki ilk insan yapısı ışıklandırmaydı. Toplum şaşkındı ama o günler farklıydı zaten bilimsel herşey deneme halindeydi, elektrik henüz yaşamın vazgeçilmez bir öğesi değildi ve böylesine önemli bir olay kısa bir zaman sonra gündemden kayıp gitti. Bu olayın ardından yayınladığı bilimsel bir makalede Tesla, Colorado´daki laboratuarında dünyadışından gelen sinyaller aldığını iddia etti.

“Ölüm Işını” gerçek miydi?

1900´de New York´a dönerek, Long İsland Adası´nda kablosuz “Dünya İletişim Kulesi”ni inşa etmeye başladı, gereken 150.000 $´ı finansör J. Pierpont Morgan sağlamıştı, çok daha sonralarda Morgan´ın bu parayı telefon ve telgraf hisselerinin % 51´inin kendisine tahsis edilmesi kaydıyla verdiği öğrenilecekti. Tesla dünya çapında bir iletişim düşlüyor; resimler, mesajlar, meteorolojik uyarı sistemleri ve borsa raporları iletişimi düşlüyordu yani kısacası günümüzün internet dünyasını tasarlıyordu. Ama başaramadı, ABD´de finansal bir kriz başlamış, ardından gelen panik ve sendika kavgaları sonucunda Morgan tüm desteğini geri çekti. Bu olay Tesla´nın en büyük yenilgisi oldu. Bu arada türbinlerle ve diğer deneylerle ilgili çalışmaları da zarar gördü, gereken fonları bulamıyor ve fikirleri kağıtlarda kalıyordu. Fikirleri çalınıyor, yanında çalışan mühendisler elde ettikleri ipuçlarını yanlarında götürerek işten ayrılıyorlardı. 1915´de Tesla, Nobel Ödülü´nü Edison ile paylaşınca büyük hayal kırıklığına uğradı, bunun hatalı bir karar olduğuna inanıyordu. Üstüne üstlük 1917´de Edison Madalyası ile onurlandırıldı ve kendisine en üst derece olan Amerikan Elektrik Mühendisleri Şeref Üyeliği verildi. Tesla´nın çok az dostu vardı; özellikle de yazarlar; Robert Underwood Johnson, Mark Twain ve Francis Marion Crawford yakın dostlarıydılar. Para konusunda çok yeteneksizdi hatta tuhaftı; büyük sıkıntılara düşüyor ve parası hemen bitiyordu. Buna karşın emsalsiz bir bilimsel sezgiye sahipti, hipotezlerini ve düşüncelerini gerçekleştirebilme yeteneği sanki ilahi bir armağandı. Sürekli geleceği düşlüyor ve kendisiyle yapılan röportajlarda gelecekle ilgili kehanetlerde bulunuyordu. Bunların arasında başka dünyalarla iletişim, dünyanın bir elma gibi ikiye ayrılabileceği uyarısı ve 400 km. uzaklıktan 10.000 uçağı yok edebilecek bir Ölüm Işını projesi vardı.

Çılgın bilim adamı Süpermen´in düşmanı;

Öldüğünde parasız ve yorgundu. Dehasının en parlak dönemi iki büyük savaşa ve peşpeşe gelen ekonomik krizlere raslamıştı; bu da onun kozmik talihsizliğiydi. Nikola Tesla, 7 Ocak 1943´de 87 yaşında öldü, New Yorker Oteli´ndeki harap bir odada beş parasız yaşıyor ve odasını bir sürü güvercinle paylaşırken sadece çok yakın birkaç dostu ile görüşüyordu. Gelişen endüstri çoktan beri ona sırtını dönmüştü, bilimsel komün kapıları kapatırken dışarda garip görüşleri olan bir adam, görüşünü bırakmıştı. Kamuoyu için bilinmeyen biriydi veya bazıları için hayalci, gerçek ötesinde yaşayan ve sadece sansasyonel basının kullandığı biriydi. 1940´da ilk kez Max Fleischer tarafından yayınlanan çizgi roman “Superman” de dünyayı ölüm ışınlarına boğan elektro-manyetik çılgın bilim adamına Tesla adı konmuştu. Bunlar nasıl olabildi? Kusurları ve eksikleri ne olursa olsun, zaman zaman yolundan sapmış dahi olsa, Tesla bunları hak etmemişti. Günümüzde yaşasaydı yine böyle olur muydu? Bu cevabı çok güç bir soru; bilim mafyası ve tutuculuğu hala sürüyor, belki ona daha çok sahip çıkılabilirdi, bunu bilemeyiz ama bazılanımız onu unutmadılar ve anımsamayı minnetle sürdürüyorlar. Birçok bilimsel öğretim kurumuna göre Tesla´nın hataları tartışılmalıdır; Ama nasıl ve ne yönlerden?

Edison´un kıskançlığı ve düşmanlığı;

Tarih kitaplarının, biyografi yazarlarının ve ansiklopedilerin yazdıklarına göre öncelikle bilinmesi gereken reddedilemez gerçek, Tesla´nın bir iş adamı olarak büyük hatalar yapmıştır. Çok başarılı insanların çok zeki olmadıkları bilinen bir gerçektir ama zirveye ulaşma oyununu iyi oynarlar. Tesla bilimin saf havarisiydi ve başvuru bilim dallarının karşısındaydı, işinin gerektirdiği anlaşmaları veya girişimleri ilgi alanına girmediği için yapmıyor ya da kendince hesaplar yaparak en kötü kararları veriyordu. Örneğin Westinghouse ile imzaladığı anlaşma onu Amerika´nın en zengin adamlarından birisi yapabilirdi. Fakat George Westinghouse ona şirket kurmanın gelecekte tehlikeli olacağını ama daha da önemlisi böyle bir anlaşmanın kendi şirketini de zora sokacağını söyleyince Tesla. anlaşmayı bir jest olarak yırttı, bunu bir dostluk gösterisi olarak görüyordu. Westinghouse ile görüşmesini yeterli görüyordu ama sonuç istediği gibi olmadı. Ticaret başka bir oyundu oysa Tesla bir çılgın olarak bilinse dahi, en azından lüks içinde ölebilirdi. Birçok tarihçiye ve iş çevresine göre ayıplar her ne kadar Tesla´nın omuzlarına yüklense de, işin içinde başka bir oyun daha vardı. ABD Hükümeti büyük iş çevrelerini elinde tutmak için mucidlerle gizli anlaşmalar yapıyor ve kontrolu elde tutmayı amaçlıyordu ama Tesla tüm dehasına rağmen burada da yoktu. Ona komplo kuranlar listesinin başında yer alan en büyük şüpheli Thomas Edison´du; Edison eski çalışanından nefret ediyor ve Westinghouse olayındaki başarısını kıskanıyordu. Bu nedenle de, büyük bir kampanya oluşturarak Tesla´nın adını lekelemek için elinden geleni ardına koymadı. Hayvanlarla deney yaparak eziyet ettiğinden tutun da, Tesla´nın elektrik sisteminin güvenilmez ve tehlikeli olduğunu ilan etmeye kadar her yolu denedi. Edison aynı zamanda da, Savaş Bakanlığı danışmanıydı, Tesla´nın tüm projelerini (Ölüm Işını ve radar benzeri bir araç dahil olmak üzere), reddetti veya engelledi.

ABD göklerini örtecek olan enerji alanı;

J. P. Morgan olayının perde arkası da farklıydı; Morgan dahi Tesla´ya karşı sürdürülen kampanyadan etkilenmişti ama öncelerde sadece onun sıradışı düşüncelerini dinlemekle yetindi. Fakat Tesla´nın elektrik enerjisini bedava dağıtmayı düşündüğünü öğrenince çok kızdı; bu düşünce kendisine saygısı olan bir kapitalist için bir kabustu. Hemen maddi ilişkiyi kesti; onun gibi çok önemli bir finans adamının davranışı kesin bir örnekti; artık değil ABD´nin, dünyanın hiçbir yerinde Tesla´ya para sağlayacak bir kuruluş veya iş adamı kolay kolay çıkmazdı, çünkü Tesla para ilahlarını kızdırmış ve kara listede yerini almıştı. Sürekli Hükümet tarafından kontrol ediliyor ve çok önemli olmayan işler yapması da sağlanıyordu fakat Tesla olanları farketmiş ve kırılmıştı. Son derece duyarlı bir insan olan büyük dahi, tüm çalışmalarını terkedecek ve kısa bir zaman sonra da yaşama veda edecekti. Para, zekayı bir kez daha nakavt etmişti. Son yıllarında FBI´ın da tecavüzüne uğradı, sahip olduğu herşeye, laboratuarına, aygıtlarına, tüm evraklarına, dosyalarına el konuldu ve bu işlem yasadışıydı çünkü “Yabancılar Mülk Edinme Yasası” ona karşı işletilmişti. Oysa Tesla, 1891´den beri Amerikan vatandaşıydı. Sonrası daha da gariptir; Tesla´nın çalışmalarının Ulusal Güvenlik´le doğrudan hiçbir bağı yoktu ama FBI, 1943´e kadar bu gerekçeyle herşeyi saklı tuttu, sonra da unutuldu. 1957´de Ruslar´ın Tesla teknolojisini kullanarak deneyler yaptığı rapor edilince, dosyalar yine gündeme geldi. Bu kez işin içinde Pentagon´da bulunuyordu, “Çok Gizli” başlığı altında, HAARP Projesi (Yüksek Frekanslı Aktif Enerji Alanı Programı) geliştirildi. Bunun için 30 milyon $ harcanacak ve Alaska´nın atmosferi bu enerji alanı ile örtülecekti; daha ötede tüm ABD düşleniyordu. Bu mega-projenin temelinde Tesla´nın fikirleri vardı. Aslında HAARP´ın amacı başkaydı; tüm iletişimin kontrolu hatta kitlesel düşüncenin denetlenmesi amaclanıyordu. Ama başarılamadı çünkü Tesla artık yoktu ve onun düşünceleri projenin ileri aşamalarında gerekliydi; kaldı ki böyle bir amaca izin vermeyeceği de kesindi.

X Işını´nı ve radyoyu Tesla bulmuştu;

Bir diğer yaklaşım, Tesla´nın saygınlığını yitirmesinden ve çalışmalarının dışlanmasından sonra içine düştüğü yıkımdan sonra herşeyi kendi eliyle yok ettiğidir, kablosuz enerji iletişimi akılalmaz bir buluştu, dünya çok farklı olabilirdi. Ama Tesla´nın bu buluşuyla ilgili bilgileri yok mu ettiği yoksa sonuca kesin ulaşamadığı hala bilinmemektedir. Son yıllarında “Ölüm Işını”ndan ve Marslılar´dan sürekli söz etmesi nedeniyle, çıldırdığını ve herşeyi yaktığını iddia edenler de vardır. Nikola Tesla yaşadığı sürece, çağdaşı Albert Einstein´ın çalışmalarını ve kuramlarını asla kabul etmedi, Einstein´i belirsiz ve anlaşılmaz buluyordu. Bu da aleyhine olmuştu, Einstein gibi bir devi reddedebilmek sadece ona özgün bir işti. Modern bilimsel dünyada Tesla´nın bedava elektrik dağıtma fikri geçerli değil, Mars´dan sinyaller gelmiyor ve Einstein´in kuramları hala geçerli. Geriye iki düşünce kalıyor; Acaba Tesla´nın sonraki idealleri ölü mü doğmuş veya dünyamızı kontrol eden ve çok kesin oldukları kabul edilen doğruların içersinde etkisiz mi kalmıştı? İkinci düşünce ise, alternatif akım olayında olduğu gibi, Tesla´nın tüm parlaklığına rağmen anlaşılmazlığıdır. Bunlar birer olasılık, belki de Tesla´nın değeri veya fikirleri gelecekte anlaşılacaktır; radyo olayında olduğu gibi. Amerikan Yüksek Mahkemesi, Tesla´nın ölümünden kısa bir zaman sonra radyonun mucidinin Guglielmo Marconi değil Nikola Tesla olduğunu resmen kabul etmişti. Aynı paralelde flöresant ampülünün, X Işını´nın ve vakum tübünün mucidi de oydu. Tarih kitapları onu hatırlamıyorlar ve yazmıyorlar; dünyanın hemen tamamı hala radyoyu Marconi´nin bulduğunu zannediyor. Bugün bu gerçeklerin ortaya çıkması “Bilgi Çağı” sayesindedir. Artık dünyanın hakimi teknolojidir ve garip de olsa tüm yeri fikirlere gösterilen tolerans çok daha fazladır. Tesla´nın ölümünden sonra, tüm eşyaları adeta yağmalandı, dosyaları, diplomaları, ödülleri, mektupları ve laboratuar notları bavullar içinde taşındı. Yeğeni ve mirasçısı Sava Kosanovich, bunlardan bir kısmını ele geçirerek, sonra müze haline getirilen Belgrad´daki evine götürdü. Cenaze töreninde binlerce kişi vardı; Nobel Ödül Kurulu bir açıklama yaptı; “Dünya çizgidışı bir zekayı kaybetti; onun açtığı yol modern dünyanın teknolojik gelişimini sağlayacaktır.”
Nikola Tesla´nın Buluşları

(Patenti Alınmış olanlar)

Alternatif Akım/Elektro Manyetik Motor: 1890

Alternatif Akım Motoru: 1890

Alternatif Akım Jeneratörü: 1891

Hava Taşıma Aygıtı: 1928

Yüksek Frekans Akım Üretme Aygıtı: 1897

Ozon Üretme Aygıtı: 1896

Radyant Enerji Kullanma Aygıtı: 1901

Elektrik Enerjisini İletme Aygıtı: 1900-1901

Elektrik Makineleri için Armatür: 1889

Doğal Ortamlar Elektrik İletişim Sanatı: 1889-1905

Elektro Manyetik Bobin: 1894

Dinamo Elektrik Makinesi için Komütatör: 1886-1888

Elektrikli Ark Lambası: 1886

Elektrik Devre Kontrolörü: 1898

Elektrik Jeneratörü: 1894

Elektrik Ampülü: 1891

Elektrik Motoru: 1889

Elektrikli Demiryolu Sistemi: 1894

Elektrik Kondansatörü: 1881-1886

Elektrik Kondaktörü: 1894

Gaz Motorları için Elektrikli Ateşleyici: 1898

Elektrometre: 1891-1894

Elektrik Transformeri: 1897

Elektrik Güç İletişimi: 1888-1893-1894

Elektro Manyetik Motor: 1888-1889-1890

Akım Ölçer: 1921

Sıvi İtici Güç: 1914

Çeşme: 1914

Frekansmetre: 1922

Aydınlatma Projektörü: 1918

Elektrik Osilasyonlarını Ölçmek: 1901

Hava Taşımacılığı Metodları: 1928

Elektrik Gücünü İletme Metodları: 1889

Sinyal Metodları: 1903

Pyromanyetik Elektrik Jeneratörü: 1890

Karşılıklı Motor: 1894

Alternatif Akım Regülatörü: 1888

Elektrikli Gemi Güncesi: 1919

Hız Ölçer: 1916-1918

Buhar Motoru: 1894

Elektrikli Aydınlatma Sistemi: 1891

Termo-Manyetik Motor: 1889

Türbin: 1913

26.06.2011 Berlin olimpiyat stadı saldırısı


Berlin’de illüminati örgütünün Berlin Olympiat Stadını 19.00 da patlatacağı söylenen gün.Kimisi zombi salgını olacağını söylüyor ama çoğu kişi patlayacağını da söylüyor. Bu kaynak 1994 yılında çıkan illuminati new world order (nwo) oyun kartlarında olan çoğu şeyin doğru çıkması ile desteklenir nitelikte.1994 yılında çıkmış olmasına karşılık 2 kulelerin yandığı,”bir kart” aynı zamanda pentegon yangınını da gösteriyor.Bir kartın adı ise empty ve hızlı okuyunca mtv oluyor ve kartın resminde bir dudak ile insanları kontrol ettikleri gösteriliyor.Tam burada (bkz: subliminal mesajlar) bu dudak rihanna rude boy klibindeki dudaktır.Bunun gibi illuminati holywood a sahip deniliyor ve 9/11 den önce çoğu filmde 9 ve 11 bilerek yan yana getirilip gösterilmiştir.Aynı şekilde Unknown 2011 filmin de “26 haziran 2011” de 19.00 da saldırı olacağı kodlanmış olduğu söyleniyor. 1991 yılında amerika
yeni dünya düzeni ni duyurdu.Tam 10 yıl sonra 2001 de ikiz kule saldırısı ve bundan 10 yıl sonra 2011 de berlin saldırısı pek tesadüf olamaz.Yani aralıklı olarak 10 yılda bir saldırı yapıyorlar.Olmama ihtimalide var ama 11 eylül saldırısı olmadan önce  bu kadar uyarı ve bu oyun kartlarını cıkardıkları gibi saldırıyada yaptılar.Ayne şimdide 26.06.2011 kartları cıkıyor.Umarım olmaz ancak olacak gibi. Aynı zamanda 17 ağustos ve japonya depremlerinde HAARP teknolojisinin kullandığı rivayet ediliyor ve haarp sitesinde sadece 17 ağustos’a ait veri yok. Japonya depreminden günler önce ise verdikleri sinyaller normalin üstüne çıkıyor işte o sırada toplu kuş ve balık ölümleri oluyor. Son 2 gecedir sağanak yağmur yağıyor ve açıkçası havalar çok sıcaktı ve yaz geldi demiştik. haarp’ın iklimi değiştirebildiği göz önüne alınırsa…

 Ayrıca donanımhaber gibi forumlarda 26 haziranda zombi saldırısı olacak deniliyor ve örgütleniyorlar.

olması mümkün mü ? evet ama kesin bir şey yok sadece 9/11 gibi verilen işaretler var. umarım olmaz. olursa da geçmiş olsun. güzelim stad patlayacak.